"Yazı şerefine uyku" diye bir şey yokmuş.
Fırtına öncesi sessizlik de yok zaten. Eğer kemirgenler beyninizde cirit atıyorlarsa yalnızca uğultu var.
Ayak sesleri. Hıçkırıklar. Uğultu.
Rahatsız edici şeyleri söküp atmak istediğimde korkuyorum ben.
Ne olduğu önemli değil,kim olduğu da. Önemli olan bunun sorumluluğunu almak.
Otobüste giderken hiç yola bakmam ben. Hep korkarım bir kedinin köpeğin ölüsünü göreceğim diye. Merhametimden mi? hayır. Çünkü sorumluluk alma korkum var.
Biliyorum ki gittiğim bir yeri kolay terkedemem.
Alıştığım bir insana git diyemem,gidemem.
Yani herkes gibi sevdiğimi öldürürsem,öldürdüğüm için ölürüm.
İşte bu yüzden bazen öyle pişman oluyorum ki "başlangıçlara".

Ama bu defa değilim.
Zaten hikayenin sonu da bu değildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder