Hayatındaki en önemli erkeği kaybetmiş bir kıza "seni bırakmayacağım" diyemezsin. Dersin, inandıramazsın. Sen yine de vazgeçme.

Ölmemişim de napmışım


Bayadır elim gitmiyor klavyeye. Sadece okuyorum,dinliyorum.
Bir süre daha böyle gitsin. Bakalım bakalım;

6 aylık eğitimim bitti. Son gün 11 kişilik sınıftan 3 kişi derse katıldı. Ders bittiği an herkes toz olunca Dialog ekibi,Can Gürzap ve ben pasta kesip vedalaştık. 


Osman'ı Luna'nın kadınlar gününü kutlarken buldum,kaçırmadım bu anı.


İnanılmaz güzel bir kitap ayracım oldu. Hatta 3 tane. Beni oku oku okusana yaaa oku oku


Bu mükemmel yüzüğü yarım saat düşünerek aldım. Ne kadar gereksiz eylem varsa yapıyorum. Al gitsin işte ne güzel yüzük. 

Annemle oğlu,pardon torunu. (yaşı belli olmasın ;) 

Alin Luna'yı yastık niyetine kullanıyor bazen. Olsun Luna'da Alin'e banyo süngeri muamelesi yapıyor.


Icetea içmekten midem bulandı desem? İki bağımlılığım bu karede. Sergül Kato'nun blogu da fena halde bağımlılık yaratıyor. Günlerdir okuyorum hala Ağustos-2011 deyim. Ama memnunum ben. Kitap gibi okuyorum,hiç bitmesin.


Sol yanağımda akne gibi bir şey oluştu,o da ben oldu sürekli oynadığım için. Kendimi Natalie Portman gibi hissederken bu kareyi gördükten sonra hemen en etkili fondöteni bulmaya gidiyorum.


Ve bunu dinledim;
Binbir beceriksizlikle bir türlü fotoğraflayamadığım yeni saç modelimin bir başka 'anlaşılmayan' hali;





Bu da diğer yeğenim Osman.
Tam bir erkek güzeli değil mi?
Luna'nın bir büyüğü o da.
Adı Medya'ydı ama biz Osman dedik kaldı öyle.




Bu benim yeğenim-yiğenim-yieenim Luna.
Salça oluyor her şeye keh keh.
Luna dışında her şekilde hitap ediyoruz;
Luncan,Lulubik,Lülüfer
Tanışın istedim





Biz kızların "aynadan fotoğraf çekilme (çekinme de olabilir),kedi fotoğrafı çekme ve ayaklarının fotoğrafını çekme merakı bitmez derken albümde bu fotoğrafı buldum.
Çoğu yakın arkadaşımın erkek olması sebebiyle "ahahaha kızmışım ben ya" diye de sevindim.

CLOSER

Canım cancağzım Natalie Portman'ımın (ki kendisi idolüm olmaz çünkü gerçekçiyim bu konuda) striptiziyle Türkiye'de duyulmuş,oyunculuğuyla tüm dünyada duyulmuş olan Closer filminin aslında bir tiyatro oyunu olduğunu biliyorsunuzdur. Ben bilmiyordum bir kaç ay öncesine kadar. Kursta Closer oyunundan Anna karakterinin bir tiradı önüme gelince 'eheleh filmde de Anna ayol ihihihi' olmuştum ama meğerse tiyatroymuş tabi.
Neyse gel gelelim şuan Closer, "Yaklaştıkça" adıyla tiyatroseverlerle.. henüz böyle cümleler kurmaya hazır değilim. Oynuyor işte yaaa,Celal Kadri Kınoğlu (nam-ı diyar Tatlı Hayat'ın İrfan Bey'i) yönetmenliğini yapıyormuş.
Oyunu izleme fırsatım olmadı çünkü öğrenci indirimli bileti 39 TL! yani tamam Türkiye'de bu işler böyle,tiyatroya gerektiği kadar değer verilmiyor vs vs ama Vanya Dayı'nın bileti 15 Tl iken kimse gitmiyorsa,39 Tl bileti olan bir oyuna 'sırf popüler' diye gitmek de bana ters.
Oyunun 'oyuncular ünlü karşim,bak Öyle bir geçer zaman ki Mesude oynuyormuş oğlum o yüzden pahalıdır' tabusunu yıkması lazım bu parayı vermem için. Ki Murat Han.. yorum yapmak istemiyorum. sevmiyorum hoşlanmıyorum katlanamıyorum nokta.
Ben yine de Biletix linklerini atayım da belki giden izleyen olur bana da fikirlerini söyler.


11 Ocak-20 Ocak Yunus Emre K.M.  http://web03.biletix.com/etkinlik-grup/17636632/TURKIYE/tr
20 Ocak   Caddebostan K.M  http://web03.biletix.com/etkinlik/NTIA4/TURKIYE/tr




HAYVAN GİBİ SERGİ

Ben diyorum ki şimdi daha önce bir kaç yerde muhabir olarak çalıştığım için az çok bültenler geliyor. Sergi,workshop vesaire. Onları paylaşayım sizinle. Hatta bazen tek gitmek istemiyorum,öyle zamanlarda benimle gelecek olan olur belki? Merhaba ben umut,fakirin ekmeği umut.
-----
Şimdi başlığı görüp 'bu duruma bu başlığı mı uygun gördün' demeyin çünkü bu bir sergi ismi.


Sokak hayvanlarının barınaklarda verdiği yaşam mücadelesine dikkat çeken ve hayvanların yiyecek ve ilaç ihtiyaçlarına destek olmak amacıyla yola çıkan 47 sanatçının eserlerinin sergileneceği “Hayvan Gibi Sergi” 12-28 Ocak 2012 tarihleri arasında tüm sanat severleri ve hayvan haklarına duyarlı herkesi              Milk Gallery’e bekliyor.

Ankara, İzmir, Eskişehir ve Bursa gibi şehirlerde de açılması planlanan sergide satılacak tüm eser ve objelerden elde edilecek gelirler, önceden belirlenecek barınaklara mama ve tıbbi yardım olarak gönderilecek.

Özellikle dondurucu soğukların başlamasıyla barınaklardaki yaşam standartlarını iyileştirmeyi hedefleyen serginin diğer amacı ise, ileriki günlerde de hayvanlar yararına yapılabilecek sergi, workshop gibi etkinliklerin önünü açmak ve bu inisiyatifi geleneksel hale getirmek. Projenin ilerleyen aşamalarında sosyal medyada yer alacak kampanya ve videolarla da sokak hayvanlarına destek olunmaya devam edilecek.


Sergiye destek veren sanatçı lisesi:
Bora Sütcü, Burak Beceren, Büşra Üzgün, Canavar, Can Pekdemir, Cins, Çağlar Bıyıkoğlu, Dünya Atay, Ece Gökalp, Ece Kalabak, Emrah Özhan, Emrecan Erol, Eser Epozdemir, Ezgi Genç, Fulya Çetin, Fulya Hocaoğlu, Gaye Su Akyol, Güçlü Polat, Kmr Korgün Akgün, Melis San, Merve Morkoç, Mert Papik, Mert Ülkümen, Esk Reyn, Murat Başol, Mustafa Karasu, Nalan Yırtmaç, Oytun Yılmaz, Rafet Arslan, Rad,  Sedat Girgin, Sena, Wicks, Bimâr Efendi, Damla Güzel, Zeynep Uslu, Mehmet Akçakoca, Emre Parlak, Özgür Erman, Erkin Gören, Muris,  Nuka, Levent Duran, Zeynep Uslu, Bahadır Baruter ve ek olarak optimono.com ve de klickthecase.com da tasarımlarıyla katılacaktır.

Etkinlik: “Hayvan Gibi Sergi”
Tarih: 12-28 Ocak 2011
Saat: 19:30
Yer: Milk Gallery & Design Store
Adres: Galipdede Cad. Balkon Çıkmazı Sok. No: 8A Galata

-----
Evet serginin bülteni bu şekilde. Şimdi fotoğraflar;

























Ne dersiniz? Bence gidip görmeyi,en azından bu şekilde destek olabilmeyi hakediyor.

BUGÜN NE GİYEMEDİM?

Evet bugün de bunları giyemedim.
























BU KONUDA KONUŞMAK İSTEMİYORUM!

hepsi urban outfitters bu arada.
6 izleyici 42ye yükselince yazmamaya filan başladım ne pis bir insan oldum değil mi?
YOKYA! işin özü şu;
Annemin senelerdir "Zeynep'e yenisini aldık banada eskisini verdi" diyerek ciğerimi dağladığı dialogun kahramanı laptop bozuldu. Tamir için 100 Tl istediler,satsak 50 Tl verirlermiş. Bizde tamir ettirdik dediğimi düşünmeyin,hala duruyor öyle. Annem arada açmaya çalışıp "belki olur" diyor ama teknolojinin pek çekim yasalık durumu yok.
Hemen akabinde benim bilgisayarımda tam annemin kolları arasındayken bozulunca 'ay anne sende elektromanyetik bir şeyler var uzak dur' dedim gittim evlat acısı gibi gelen bir format attırdım. (40 lira ne ya)
Annem o an çok suçlanıp "ay yeter ki açılsın söz bir daha dokunmayacağım" dese de 3 gündür bilgisayarın sırtından başka bir şey görmüyorum.
Şimdi bunu da Ezotun netbookundan yazıyorum. 3-4 kere yazdığım şeyler silindi sonra alttaki cümle üste eklendi filan ay yok ben alışamadım netbook mevzuna.
Bir şarkı yollayıp gidiyorum yoksa netbook katili olacağım;
http://fizy.com/#s/16kdlw
En sevmediğiniz huyunuz sorusuna "insanlara güvenmem" diyen bir ünlü,
Bir sihirli değneğiniz olsa ne yapardınız sorusuna "dünya barışı sağlardım" diyen bir best model finalisti,
Şarkı söylemeye ne zaman başladınız sorusuna "3 yaşında tarağı alıp şarkı söylermişim ehiehi" diyen bir şarkıcı olamadıktan sonra yaşamanın ne anlamı var? sorusuna post yapacak bir blogcu olduktan sonra yaşamanın çok anlamı var arkadaşlar.







Ebru Şallı'nın "doğumdan sonra çok görülür" dediği sarkıklıklar ben kendimi bildim bileli mevcut.
Doğum dediği doğduğumuz gün mü acaba.
bir daha izlersem...ah bir daha izlersem.
                                                                                 ehehieh. adını iyi geceler koydum.
Mecnun Gaziantepli olsaydı düştüğü çöl kesin bu olurdu.
                                                               pull biber-push biber esprisi yapmak istemiyorum hayır zorlamayın.
Müjdemi isterim; Zeki Müren de bizi görüyor.

Hayır şurada "24 izleyici" yazısını görüyorum ve hala kafayı yemiyorum ya daha ne söyleyeyim.
Hep Mia hep Mia.
Ama olsun hoşgeldiniz. 2 senedir 6 izleyicim olması ve çoğu yazıya "sevgili 6 izleyicim" yazmama ne diyorsunuz?
Artık sevgili 24 izleyicim yazdığımı düşünsenize!
Ben yinede beni 3ü arkadaşım olmak üzere 6 kişinin izlediğini düşünerek devam edeyim.
Yoksa kibarlaşırım bi gereksiz sevimlilik filan hiç gerek yok. (yazar burada 'normalde yeterince sevimliyim' demek istiyor ama buna kimseyi inandıramayacağını biliyor)

ÇEKİLİN BEN DOKTOR BLOGGERIM!

Dünyanın en "iğrenç,ıykk,saçma" postu sizlere göz kırpıyor. 
Gönül isterdi ki şurada Kim Kardashian gibi röntgen sonucumu paylaşıp "estetiğim yok!!!1" filan yazayım ama benim en elit hastane maceram endoskopi oldu sanırım.
Kandan kesikten etkilenmeyen bir insan olarak eğlenceli sayabiliriz bunu. En azından forumlardan okuduğum '3 gün kramp girdi allaaama' yazılarını dikkate almamam gerektiğini anlayacak kadar eğlenceli.
Sonuç: parça alındı biyopsiye gitti çünkü midemde 3 rahatsızlık mevcut. EVET TAM TAMINA ÜÜÜÜÇ!
gastrit,ülser,reflü. 
21inde biyopsi sonucumu alıp diyet dolu hayatımın ilk adımını atacağım.
O zaman ne yapalım; 21ine kadar patlayana kadar baharat,tatlı,kahve,içki içilsin! Biz Türküz. Yöntemimiz budur ne yapalım.
Bu post eğer yorumlara cevap veremezsem bunun mide problemim yüzünden olduğunu düşünün diye duygu sömürüsü amaçlı yapılmıştır. 




Bugün itibariyle yeni yıl hediyemi annemin manevi ve MADDİ katkılarıyla almış bulunuyorum.
Ben göz süzerek kendisine bakarken annemden "e al" komutu gelince saygıdan ötürü kendisini kırmak istemedim. (oysa ki baya baya çığlık attım)
Önce bi düşündüm,yea ben bunu nerde giyeceğim ki diye. Dedim ne olcak ben bunu siyah çorapla bile giyerim hem çok rahattır.
Sonra dedim fiyat pound olarak yazıyor,kesin türk lirasına çevirince uçar bu. Baktım yoo uçmadı öyle kamikaze gibi.
En son annem ne der acaba derken canım biricik melek tatlı minnoş kredi kartı sahibi annem yetişti imdadıma. AL dedi. aldık vallahi hayırlısı. şimdiden aşk yaşıyorum rengiyle,dokusuyla,topuğuyla.
YALNIIIIIIZ; siz değerli takipçilerimden birileri bana bu kadar topukla nasıl '3 şişe rakı devirmiş' gibi yürünmez öğretmeli. NOLUR!
ay yazmayı unutmuşum ASOS'dan aldım ben bunu. ama bitmiş en sonuncuyu almışım zaten Türkiye'ye göndermekten vazgeçtiler (yerseniz)

Dövme! postu.

Yaklaşık 3 gün önce Mia'nın 'aaa senin dövmen mi var' diye şirin şirin soruşunun üzerine bunu yapmaya karar vermiştim ama beynim ve kaslarım arasındaki koordinasyon 3 günde sağlanabilmiş baksanıza. Bu kadar uzun cümle kurmamdan bile belli.
Çok uzatmadan vücudumda yer edinmiş 3 dövmeyi sizinle paylaşıyorum,darararaaan!

1- Tavuk kanadı .şaka şaka melek kanadı.



İlk dövmem. sol bileğimde kendisi.sanırım 2008 yılına ait. sümerlerden kalma bu mağara resmi... abartmıyorum tamam. ben melek kanadının Ville Valo döneminde yaşadım. Öyle şimdiki gibi her yerde yoktu bundan.
Sırtıma yaptırmamak ne doğru bir kararmış diye düşünürken her görenin 'bu ne? gövdesi nerde? kırmızılıklar damarın mı boya mı?' ve türevi sorulardan olsa gerek o düşünceyi attım kafamdan.
ben seviyorum kendisini. ilk dövmem diyedir belki. sıkılma durumum olmadı yani. ki tesbih çeken bir anneanne filan olacağımı düşünmediğim için kimsenin benim yerime 'ay anneanne olduğunda düşünsene torunları görecek keh keh' diye düşünmesine de gerek yok. ALAYINA GİDER! ay pardon kendimi kontrol edemedieoenj8m..







2-"Bu Atatürk'ün imzası mı? Olmamış ki böyle deeelki" sorularına maruz kalan canım dövmem.
Benim biricik efsanevi,sonsuzluğun tanımı olan babacığımın imzası. 
Uzun süre babam için 'gitti' dedim. 
Artık demiyorum çünkü benimle beraber.
Bir çok kişiye saçma gelebilir tabi bilemeyeceğim ama saçma filan gelemez tamam mı! çizgimden çıkarmayın beni.
Dövmenin hikayesine gelirsek;
Babacığımın adı Kamil Arıkan,yani K.A. Tahmin edersiniz ki imzasının Mustafa Kemal Atatürk'ün imzasına benzetilmesi ve 'aaa olmamış ki yea' denmesi bu yüzdendir. Mersin'de yaptırmıştım bunu da. Hero Tattoo vardır Sami Abi'nin atolyesi. Mersin'de yaşayanlar bilir işinin ehlidir. E biraz da tuzludur tabi.
Ben bu dövmeyi yaptırmak için 10 Kasım günü Sami Abi'yi ziyaret ettim ve o bana şunu söyledi; NE PARASI ALCAM BE OTUR!
Ve babamın imzasının bulunduğu bir belgeden birebir kopyaladı,şimdi de huzurlarınızda.
Bu da sağ bileğimin baş parmağıma bakan kısmında. 
Kendisinden sıkılmayacağımı söylememe gerek var mı?

3-Zehirli saaarmaşık aklım hep kaarmaşıık dövmesi.










İşte bu da son dövmem. Kendisi çilli bom bom bom şarkıları söylenebilecek düzeyde olan sağ omzumda bulunur. 
Sarmaşık aslında ama biz biraz oynadık bununla.
Örneğin çiçeğin sol tarafındaki minik çiçek gibi şey bir çiçek-kuş karışımı. Bu da nasıl bir tanımsa. Siz hayal gücünüze bırakmayın en iyisi. Ben tarif konusunda berbatmışım çünkü.
Bu dövmem de genelde az görülmekle birlikte görüldüğü an 'aaa bu arkanda ya şimdi sıkılmazsın bundan az görüyon ya ondan' tepkilerine maruz kalmıştır.
Kendisine başarılar diliyoruz.










Evet Allah'ın hakkı 3tür,bir de benden olsun diyerek 4.dövmemi yaptırma evresindeyim. sol ayak bileğime olacak. olursa tabi.
---
Eklemeden geçemeyeceğim bana genelde 'çok acıdı mı' soruları geliyor. tabi bana özel bir durum yok,her dövme yaptırana hayırlı olsundan sonra söylenecek tek şey budur. 
Ben çok beyaz ve ince bir deriye sahip olmama rağmen hiç bir problem yaşamadım.
Hatta en fazla acıyı sağ omzuma yaptırırken hissettim. EVET YANLIŞ DUYMADINIZ TAM TAMINA 9.90 TL! kendimi yine kaybettim ve sanal reklam uyguladım.
şaka maka gerçekten de sert doku ve kemik üzeri,kas üzeri yerler daha çok acırmış.
fiyatlarını yazmayı akıl edemedim ama biri bana Hero Tattoo'nun hediyesiydi yazdığım gibi.
Omzumdaki 50 Tl,sol bileğimdeki kanat ise 30 Tl İDİ İDİ İDİ.
İDİ diyorum bak. Mersin'in küçük bir şehir olmasının avantajı. En uzak kişi 'tanıdığımın tanıdığı' oluyor. Yani torpil yaptıracak yer çok.
Çok uzattım farkettim ya buraya kadar okuduysanız gelin öpücem.
Ha bu arada bu postu yapmama vesile olan canım Mia ,bu şarkı sana geliyor;
AYYY ÇOK HEYECANLI ŞEYLER OLUYOR!
Ben 6 ay öncesine kadar blog aleminde "mim" ne demek onu bilmiyordum. Hatta kötü bir şey sanıyordum hani mimlemek filan.
Ama sonra canım Mia Wallace'm sayesinde öğrenmiş bulundum. Onun blogunda hep 'yine mimlendim' temalı yazılar görünce anladım ne olduğunu. Benim gibi saftirikler için en kolay açılımı,zincirleme etiketleme durumu.
Yani ay anlatamayacağım yine karıştı.
Birkaç gündür internetimde meydana gelen 'sadece twittera girme' durumu bu postu (allah şuna hala karşılık bulamadım) geciktirdi.
Öhöm öhöm bu bir ÇOK YÖNLÜ BLOGGER ÖDÜLÜ'dür. Benim çok yönüm ekvatordan basık kutuplardan şişkin fiziğim olabilir tabi. Burdan bir de Kuzey Güney çıkarır Kıvanç'ımı kocaman öperim. Oyş.
Neyse uzatmayayım öncelikle bana bu ödülü veren Angelina,Kate şaka şaka en tatlı en naif en eğlenceli ve en güzel blog yazarı ve arkadaşım olan Mia 'ya teşekkür ediyorum muck muck muck!
---
Sonra hakkımızda 7 gerçek paylaşıyoruz.
-Ortaokulda kulaklarımı japon yapıştırıcısıyla yapıştırıyordum. (Doğa Bekleriz'den önce yani.)
-Çok büyük bir Harry Potter fanıyım. Eskiden çantamda ağaçtan yaptığım bir asa olurdu düşünün.
-Takip ettiğim blogların %90ı moda üzerine. Laf attığıma bakmayın.
-"En sevdiğin renk" sorusuna hep farklı cevap veriyorum.
-4 rakamı bana çok samimi geliyor. Bazen uğuruna bile inanırım.
-Dışarda normal çay içerken evde genelde sütlü çay içiyorum. Bi asilzadelik bi ingiliz kraliyet ailesi havası.
-Şuan Esra Erol'da Evlen Benimle izliyorum. (bundan daha büyük gerçeklik yok)
---
Son olarak sevdiğimiz 10 blog yazarına bu ödülü veriyoruz ve verdiğimi haber veriyoruz.
Çoğu ödül alanın aksine benim aklıma 10a tamamlayacak blog yazarı gelmiyor :D
-Bana ödül verene ödül verebildiğimi düşünerek ben de Mia 'ya bu ödülü veriyorum. (tamamen sembolik kuzum,teşekkür etmene gerek yok muck)
-Yaklaşık 2397723 gündür yazı yazmayan arkadaşım Ata 'ya
-En sevdiğim ve en heyecanla beklediğim yazıların sahibi Berrilla 'ya

3 olmaz mı ya :(
olur olur. ödülün de azı karar. özel olsun evet 3 kişiye bu ödülü veriyorumm.
En komplike blog yazım bu oldu. Bağlantı eklemeler,maddeler filan.
Sevindim vallahi iyiki varsın Mia!
Keşke herkes "Sadece Ahmet"i hatırlasa.
Keşke Nalan sadece "Of aman" olarak kalsaydı mesela.
Keşke Aşkın Nur Yengi şişe füfletiyor (füfletiyordu işte) olsaydı ve zariflik timsali Zuhal Olcay'ımın yuvasını yıkmasaydı.
Keşke Harun Kolçak parmaklarına dövme yaptırmasaydı.
Keşke her kuşak aralıksız yayınlanan diziler kervanında Doktorlar değil de Kara Melek olsaydı.
Keşke toybox eskisi kadar pahalı olsaydı ve annelerimiz 'ona para veriyorsun boşuna' deseydi.
Keşke kinder yerine toto tercihini hiç yapmamış olsaydık.
Keşke bu saatte göz kapaklarıma mavi farı boca edip bunları yazmıyor olsaydım.
Bak şimdi ben şarkıyı sahipleneceğim sonra facebookta filan 1 ay sonra 'ayyy bak ne keşfettim' diye paylaşacaksınız yok yere kıskanacağım.
hadi iyi tarafıma denk geldiniz.
şaka şaka paylaşın tamam.
Animasyon filmindesiniz gibi tamam mı böyle bulutlar balonlar lunapark
Şuan farkettim ki ev dediğin aynı zamanda annenin 'kaddafiyle aynı çadırdaydık ailesi de vardı' ile başlayan rüyasını anlatma durumu da olabilir.
Ev dediğin yırtık pijama altı ve 4 beden büyük tişört aşkından ibarettir.